Blog Anasayfasına Dönmek İçin Burayı Tıklayın…
Hepimizin sağda solda kuytu köşede yapmak istediği bir takım şeyler vardır mutlaka. Mutlak öyle şeyler var ki sadece tek bir odanın karanlık kısmında doğan fikren bir modele bürünmüş ve çok sıkıldığımız o anlarda kendi benliği ile yoğrulmuş ve de bir takım bazı şeylere sorumluluk yüklemiş, bazı şeylerden kurtulma hissiyatı ile etrafımıza bakınıyoruz. Şükür ki nesnelere çarpan kelimelerimiz ve onların yansımasından aldığımız içsel farkındalıklar var. Daha doğrusu bize güç ve güç teslim ettiğimiz bir takım canlı veya cansız varlıklar…
Odadaki Nesne:
Kimi zaman kendimizi bir vazonun derinliğinde de bulabiliriz, bazı zamanda akvaryum içerisindeki kayanın yosununda, baloncuğunda. Bir şeye istemsizce şahit olmanın bedeli fark ediliyorken fark edilir olmaktır.
Düşüncelerimizle sezebiliyorken kırdıklarımızı değil, İstemsizce etrafa savrulabilmenin varlığını yaşamayı öncelik kılıyoruz. Ve yine bize ait olmayan fakat olmuş gibi görünen farkındalığı üstlendiğimiz düşüncelerimizle kendimizi içinde bulamadığımız nesnel varlıklara çarptırıyoruz. Aslında nesnelerin tüm bunlarda bizi şahit gösterir gibi tutması, bir o kadar da sorumsuzca davranabiliyor olmamızı da beraberinde getiren etken seçeneklerden sadece biridir. Birikintiler gördüklerimizden bağımsız olan düşüncelerimizin temelinde yaşarlar. Biz o an neye nasıl yanaşmak istiyorsak, o şey her neyse onun canlı veya cansız olmasını kendimizce sorumlu tutmayız. Ama onlara sorumluluk anlamları yüklemekten de kendimizi imtina etmeyiz. Fiilen gözümüzle çarpar, düşüncelerimizle kırabilir, hislerimizle de zarar verebiliriz.
Odadaki nesne ve şahitlik kavramı
Bazen bizi rahatlatan şeylerin sadece birileri tarafından fark edilmemiş veya görülmemiş olması, ruhen nesnel varlıklara atılan bir adım olarak, kendimize yürümemizi ve yakınlaşmamızı sağlamaktadır. Sadece bizim bildiklerimiz, bizim hissettiklerimiz ve gördüklerimiz ve de başkalarının bilmemesi olaylar her ne olursa olsun bir üst mahkeme yani şahitlik statüsüne taşınır. Yani içinde olduğunu mahkeme kendimizi sorguladığımız nesneler içerisinde ki tutum ve davranışlarımıza binaen, ortada şahitlik kavramının oluşması, aslında içinde bulunduğunuz eşyalarla kurduğunuz iletişimin yolunun açılmasını sağlar. Nitekim ortadaki şahitlik kavramı aslında sizin eşyalar tarafından fark edilmenizi sağlayıp, eşyaları da fark ettiğiniz kadar değer biçmeniz ön görür.
Şahitlik kavramı sadece bizi görenlerin sorumlu tuttuğu, suç veya suça teşvik ettiği şeyler değil. Kendi iç dünyamızda da hesap verdiğimiz yanılsamalar vardır mutlaka. Bunu kendimizi rahatlamak açısından ele alırsak, bir takım nesnelere tümsel yaklaşım sağlayıp, onların derinliğinde boğuluyorken kurtulacağımızı ümit etmek ve sadece onların sonlarına odaklanmak yaklaşımın başındaki acıyı masumlaştırırcasına kanıksamanın önünü açar.
Aslında güneşin sabahı hatırlamasıyla aynı bulgu veya döngü. Başlangıçlar da mutlaka ışığın yani günbatımının ele alınması değil, doğuşuna odaklanılır. Yeni bir hayat yeni ve yeni bir başlangıç kendi hayatımızın ve kendi sorgumuzun neresinde yer alıyor? Bu soru aslında güneşin gün içerisinde yer değiştirmesiyle açı olarak sahip olduğu farklıklara istinaden cevabın kendi ruh halinizle bulunduğunuz ve değişkenlik sağladığınız duygulara göre dönüşüm sağlar. Yani 1 saat öncesi ile bir saat sonrasındaki farkı ışık bakımından baz alacak olursak, güneşin aynı yerde olmadığını fark etmemiz, düşüncelerimizin, kararlarımızın ve de sorgularımızın içerisinde yer almayacağını farkında olmadan bilmemiş olmamız. Bu sorunun tümden ruh halimizle birlikte cevaplarındaki değişimleri fiziksel ve ruhsal olarak yansıtacaktır. Fakat biz asla güneşi, nesneleri odaları belki bir kaç cümle içerisinde geçerse bir figür olarak kullanacağız. Bu aslında küçük hesapların, küçük detayların farkındalığını sağlamaması açısından çok büyük dolaylara yer açtığının da kanıtıdır. Biraz açacak olursak, değişimlerimizin aslında zaman faktörlerinin sadece biri olan ışık ve onun yansıması ruh halimizi değiştiren ufak parçalardan sadece biridir.
Biz ışığı ne kadar çok fark etmiyorsak, o aslında o konun o kadar içerisinde fakat sizin kendi iç dünyanızın neresindedir? sorusunun cevabı ise bir belirginliği yoktur. Bu sebeple odanızdaki ışık ve ona çarpan nesnelere dikkat ettiğiniz sürece belli bir müddet sonra iletişim kurmaya başlayacaksınız, zaman içerisinde eğer ki farkındalık seviyeniz yükselmeye devam ederse, anlam bütünlüğünü sağladığınız eşyalar, değer kazanmaya başlayacak ve onlarla etkileşim süreci başlatacaksınız. Örneğin; yıllardan sonra odanızdaki fark etmediğiniz bir vazonun üzerindeki yazıya odaklanıp, aklen ve fikren kendinizce araştırmalar yapıp, sorgular yapmaya başlayacaksınız. Gerçek hayattaki sıkıntılarınızdan doğan yansımaları nesnelerle ezmenin farkındalığını yaşayacak olmanız, süre zarfında geçen zamanın da sizin için olumlu bir yansıma olduğunu da fark etmiş olacaksınız. Yani kendinizi bir takım sıkıntılardan çekmiş olmakla birlikte odak noktanızı değiştireceksiniz. Bu en basitinden odadaki eşyalarla mümkün. Odadaki şey, nesnelerinizdir.
Her ne kadar ışık hayatımızı etkiyen etken bir ihtiyaç aynı zamanda dekoratif görünüm sağlayan bir eşya olmuş olsa da, kimisinin kalemindeki mürekkebin ışığı, kimisinin beyaz sayfasına yansıyan parlak bir yüzey, kimisinin gece yatağına yatmak için kullandığı bir gereç. Fakat herkes aydınlatmayı farklı bir özelliği ve amacı için kullanmış olsa da aydınlatma ve ışık herkes için aynı adilliği ve özgürlüğü sağlar. Keza güneş ışığı, güneş enerjisi bunun başıdır. Aydınlatmanın da bir nesne olduğunu unutmayalım. 🙂